Fırat’ın batısı ve yaklaşan savaş
Bugün Suriye’nin batısında adı konulmamış bir savaş ve mücadele tam hızıyla devam ediyor. Her ne kadar savaş muhalifler ve rejim vs. arasında olduğu söylense de, ABD Özel Kuvvetleri (Delta Force) başta olmak üzere, İsrail yani MOSSAD’ın özel kuvvetleri (KİDON) ve Türk Özel Kuvvetleri arasında büyük bir savaş yaşanıyor.
Sözde müttefik olan ABD’nin Türk Özel Kuvvetleri’ne karşı PYD kuvvetlerini kullanarak savaş yapması gayet önemlidir. Burada bahsedilen Fırat’ın batısı koridoru iyi analiz edilmelidir.
Burada başta Doğu Akdeniz Ticaret ve enerji koridorunu İsrail’in güvenliği ve Tek Dünya Devleti ideali için açmak isteyen Derin Dünya Yöneticileri, bölgede PYD gibi ve hatta IŞİD gibi taşeron örgütleri kullanarak bu kanalı diri tutmaya çalışmaktadır.
Hazar doğal kaynaklarının Akdeniz’e indirme savaşları da diyebiliriz bu savaşa… Bundan hariç Suriye’deki Haçlı Seferleri’nden beri kutsal sayılan bölgeleri de güneyden çepeçevre sararak kendi ellerinde tutmak istemeleri de bilinmelidir.
GÜÇ SAVAŞLARININ ORTASINDA TÜRKİYE
Tam da bu güç savaşlarının ortasında ise Türkiye bulunmaktadır. Türkiye için Fırat’ın batısı hayati bir öneme sahiptir. Türkiye oradan tam anlamı ile atıldığında etkisizleştirildiğinde, Akdeniz Enerji koridoru büyük bir nefes almış olacak ve Türkiye’nin Bölgede bölünmesi için yapılan planlar da daha rahat hareket edilebilecektir.
Özellikle baktığımız zaman Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ''Fırat'ın batısına kimse geçemez. Teşebbüs ettiler, gereği yapıldı'' dediği nokta, Türkiye'nin Karkamış sınır kapısı karşısındaki Suriye'nin IŞİD kontrolündeki Cerablus kenti. PYD, Nusaybin karşısındaki Kamışlı’dan, Mürşitpınar karşısındaki Kobani'ye uzanan 400 kilometrelik bölgeyi kontrol ediyor ve Cerablus ile 'sınırı' Fırat nehri çiziyor… Türkiye için ne olursa olsun burası kırmızıçizgidir.
Geçmişte de Haçlı Seferleri’nin karşısında dimdik duran Türklerdi ve yine Türkler olacak… Yaklaşan büyük savaşta, Hristiyanların Armagedon dediği, Müslümanların ise Melhame-i Kübra dediği Amik ovasında olması muhtemel bu büyük savaşta Türkiye’nin ilahi rolü çok büyüktür. Suriye’deki Kutsal yerleri iyice ele geçirmek isteyen Derin Kaoscular ve Tapınakçılar, bu yönde planlara çok önceden başlamışlardır. 11 Eylül saldırılarından sonra Neo-con George W. Bush: ‘’Haçlı saldırıları başlamıştır’’ demesi işaret fişeğinin yakılması idi.
HAÇLILAR İNTİKAM ALMAK İSTİYOR
Tarihte Haçlı Seferleri’nde haçlılardan yana olan sözde Müslüman Devlet olanlar, bugünde haçlılar ile beraber hareket ediyor ve sözde rejimin yanındaymış gibi duruyor. Haçlıları Suriye’den çıkaran büyük komutan Selahaddin Eyyubi’nin kabri bugün Suriye’dedir. Ve haçlılar intikamlarını almak için bugün var gücüyle çalışmaktadır ve kabri yok etmek için de çalışma yürütmektedir. Ayrıca günümüzde vaftiz kuyuları ve Hz. Yahya için yaptırılmış türbe Emevi Camii’nin ibadet yapılan kısmında bulunmaktadır. Bu açıdan Emevi Camii hem Müslümanlar hem de Hıristiyanlar için tarihsel ve dinsel bir öneme sahiptir. Daha birçok örnek vermek mümkündür.
TÜRKİYE ÇÖKECEK KEHANETİ!
Tam da bu noktada Ortadoğu’da daha önce Irak’ta dahil olmak üzere aşırı bir mukavemet göstermeyen Rusya, ne oldu da Suriye konusunda büyük bir mücadele içine girişti? İşte burası da çok önemli… Bu konuda Rusya’nın Suriye’de tarihten beri Çar Deli Petro’dan beri belirlediği sıcak denizlere inme politikası öyle gelişi güzel bir politika değil, aksine gayet tutarlı ve halen de günümüzde Rusya açısından hayati öneme sahip değim yerindeyse Rusya’nın Kızılelması niteliğindendir. Lazkiye limanı bu konuda en önemli üs olarak bilinmektedir.
Bunun yanı sıra Putin'in Ortodoks papazları tarafından kutsanmasının amacını, Türkiye'ye yönelik İslamlaşma tehlikesine vurgu yapmasının ve son 15 yıldır Ortodoks kilisesine para yağdırmasının cevabı da ilginç bir kehanette gizlidir. Kehanetin en önemli ismi ise Ortodoks Kilisesine, hem Putin hükümetlerine hem de Rusya Genelkurmayı'na başdanışmanlık yapan Alexander Dugin'den başkası değil. Dugin'in adı daha önce Rus milliyetçiliğini harekete geçirmek için eski Yunan hikâyelerine sarılarak, “Athos Dağı'nın keşişi Palsos, Rus askerleri meydana çıktığında İstanbul ve Türkiye çökecek” kehanetini pazarlarken ortaya çıkmıştı. Avrupa ve ABD'deki Müslüman karşıtlarına ve Ortodoks dünyasına Türkiye'ye karşı birleşme mesajı veren Dugin, “Paisos şöyle dermiş: 'Bil ki Türkiye çökecek. Savaş iki buçuk yıl sürecek.
Biz galip geleceğiz çünkü biz Ortodoks'uz.” demekten çekinmiyordu. “Yaklaşan Savaşın Prensipleri ve Stratejileri” başlıklı makalesinde Rusya'nın savaşta olduğunu Türkiye'nin de bu savaştaki cephelerden biri olduğunu yazan Dugin, Putin yönetimine de bu savaşta ne yapması gerektiğini belirtirken savaştaki 7 cepheyi sıralayarak ikinci cephe olarak Türkiye’yi gösteriyor. Türkiye'yle savaşmayı şeytanla savaş olarak nitelendiren Dugin'e göre Rusya'nın Türkiye'ye karşı en önemli kozu PKK olmalı ve Rusya PKK'ya yardım etmeli. Bu bilgiler ile de bugünlerde Türkiye’nin Güneydoğu’sunda yaşanan Hendek savaşlarının ardındaki gerçekleri daha rahat görebiliriz. Özellikle orada Rusların sadık tetikçileri olarak bilinen Sırp kanasçıların yakalanması da bazı şeyleri daha net olarak ortaya koymaktadır.
ÖNCE PAKİSTAN BÖLÜNECEK SONRA TÜRKİYE!
Son olarak önemli bir bilgiyi de sizlere sunmak istiyorum. BOP Projesi kapsamında Bölünmesi gereken ülkeler bağlamında İran ile Batı ve ABD’nin (Özellikle Derin Dünya Yöneticileri) anlaşması sonucu sıradaki ülke olarak şuan da Pakistan’ın adını rahat bir şekilde verebiliriz. Takriben yakın bir zamanda Pakistan’da başlayacak olan bölünme hareketleri iyi takip edilmelidir. Çünkü Pakistan’dan sonra ibre Türkiye’ye dönecektir. Bu konuda şimdiden önlemler alınmalıdır.
GÜN BİRLİK GÜNÜ
Sevgili dostlar ne olursa olsun ne yaşarsak yaşayalım gün birlik olma günüdür.
Gün haçlılara karşı mücadele etme günüdür.
Gün batı ve emperyal kuvvetlerin güdümündeki taşeron örgütlerle mücadele etme günüdür.
Gün içimizdeki Siyonist odaklı gruplarla bizleri arka cepheden vurmaya çalışan milli menfaatlerimizi zedeleyen, devletin kurumlarına sızmış olan güruhla mücadele etme günüdür.
Gün bizleri ayrıştırmak için her türlü ayrımcılığı körükleyen ve psikolojik olarak yıpratmaya çalışanlar ile mücadele etme günüdür.
Gün kendilerini dünyanın efendisi gibi gören ve Müslüman Coğrafya ’da çoluk, çocuk, genç yaşlı demeden Müslüman kanının akması için çalışan şeytan ile işbirliği yapanlar ile mücadele etme günüdür.
Gün bu bölgede ne olursa olsun Büyük Türkiye yolunda yılmadan usanmadan çalışma günüdür.
Unutmayın; ne yaparlarsa yapsınlar Türkiye’nin ilahi rolü tecelli ettiğinde bu topraklarda Büyük İsrail değil, Büyük Türkiye olacaktır.
Ve son söz: ‘’ Bu hayatta hiçbir şey tesadüf üzerine değildir.’’
KORAY KAMACI
HABERKITA